2 Mayıs 2011 Pazartesi

Belki de az çoktan fazladır

                                                          
            
29 Mayıs 1976’da Rodos’ta doğanHakan Günday, belirli bir kurgu içinde yazdığı kitaplarla önemli bir yer edindi edebiyatımızda. ‘‘Az’’ adlı kitap 2011 yılında Doğan kitap tarafından yayınlanmıştır. Hakan Günday’ın yazdığı kitaplar, gerçek hayattan kesitler gördüğümüz, kitaplarını okuduğumuzda kendimizi karakterlerin yerine koyarak, karakterin tercih yapması gereken noktalarda kendimiz tercih yapıyormuşuz gibi kitabın akışına kaptırdığımız türdendir.
            ‘‘Piç’’, ‘‘Kinyas ve Kayra’’ adlı kitaplarına kurgu bakımından ve dili bakımından benzerlik gösterse de  ‘‘Az’’  diğerlerinden biraz farklı bir atmosfere sahip. Yalnızlığı ele aldığı kitapta aslında etrafımızdaki o kadar olay ve hareket olmasına rağmen yalnızlığın bambaşka bir şey olduğunu bize anlatmaktadır. Ayrıca yeraltı edebiyatı olarak nitelendirdiğimiz dilin belli bir kesim tarafından hoş karşılanmamış olmasına rağmen, bu kitabı okuduktan sonra fikirlerinin değişebileceği büyük bir ihtimal olarak gözüküyor. Yeraltı olarak nitelendirdiğimiz bu dil kitapta samimi bir atmosfer olmasını, kendimizi karakterlerin yerine koymamızı, belki de olanları daha kolay anlamamızı sağlamaktadır.
            Derdâ adında 11 yaşında bir kızın, yatılı okulda, üst ranzasında yatan çocuğun tavandaki çatlağı böcek sanıp kendini yere bırakmasıyla ve ölmesiyle başladı, yalnızlığa uzanan hikayesi. Henüz çok küçükken gördüğü bu olaydan etkilenen bu kız daha sonra yaşayacaklarını bilse ne yapardı acaba. Annesinin onu 11 yaşında okuldan alıp  bir adama vermesi, Derdâ’nın İngiltere’ye götürülmesi, Bezir adındaki kocasından gördüğü işkenceyi kimseye söyleyememesiyle ve 5 yıl evde hapis hayatı yaşamasıyla başladı yalnızlığı. Ama umudunu hiçbir zaman yitirmeyen Derdâ karşı komşusuna sığınmakta gördü bu işkenceden kurtulmanın yolunu. Nerden bilebilirdi ki hayatının ordan şekilleneceğini, daha da kötüye gideceğini. Yeni insanlarla tanıştı, yeni alışkanlıklar edindi. Hayatına farklı farklı insanlar girdi, farklı olaylar yaşadı. Bir çok şey değişti küçük kızın hayatında, tek bir şey dışında, yalnızlık. Taaki biriyle tanışana kadar. Anne adında bir kadına tutundu yıllarca. Gerçek annesini, yalnızlıktan kurtulmak için unuttu belki de. Hikaye burada başladı aslında. Anne öldüğünde Derdâ hikayenin sonuna geldiğini düşünürken Anne’nin günlüğünü okuyunca asıl hikayenin başladığını nerden bilebilirdi ki.
           Derda adında bir çocuk, diğer çocuklar gibi mezarlıkları temizleyerek para kazanıyordu. Birisinin ölmesi akrabalarını üzerken Derda ve arkadaşları için yeni bir iş, para kazanma umudu olmuştu. Hayatının okuldan uzak mezarlık temizleyerek başladığı çocuğun annesinin ölmesi, babasının hapiste olmasıyla başladı yalnızlığı. Mezarlık hikayesinin başlangıcıydı ama sonu değildi. Oda biliyordu belli bir yaşa geldiğinde artık bu işten para kazanamayacağını, ama mezarlığa sadece para kazanmak için bir iş olarak bakarken, hikayesinin orada başlayacağını düşünemiyordu.
            Bir matbaa’da işe girdi, korsan kitaplar basılıyor üst geçitlerde satılıyordu. Burada Oğuz Atay’ın kitaplarıyla tanıştı ve yalnızlığını Oğuz Atay’la paylaştı. Derda’nında hikayesi burada başlamıştı aslında. Oğuz atayın dövmesini parmaklarını işlemesi, onun imzası diye kitapçılara yaptığı O nun içine A yazısını başka yerlerde görünce yalnız olmadığını düşünse de, o işaretin anarşist işaretine benzer olduğunu nerden bilebilirdi ki. Oğuz Atay’ın ölümünden sorumlu tuttuğu yazarları öldürünce hapislere düştü ama belki de iyi oldu. Böylece hikayenin sonunu değiştirmiş oldu.
           Artık yalnız değildi belki de. Herkes onu konuşuyordu. İyi olduğu pek söylenmese de birilerinin onun hakkında düşünüyor olması onun hoşuna bile gidiyordu. Burada gizemli biri tarafından sürekli aldığı paketlerin sonuncusunda bir telefon gördü. İçinde ki fimleri izlerkende hikayesinin sonunu belirleyecek bir filmle tanıştı. Orda onun gibi yalnız olan birini gördü ve o zaman yazmayı öğrenerek ona bir mektup yazmak istedi. Çünkü ilk defa kendi gibi yalnız biri olduğunu düşündü. Ne olursa olsun ona ulaşmalıydı. Bu yolculuğun sonunda ölmek varsa ölecekti, ama pes etmeyecekti öbür tarafta da çabalayacaktı, peki başarabilecek miydi?
           Kitaba ismini veren ‘‘Az’’ kelimesi hikayenin sonunda anlaşılacak şekilde kurgulanmış. Hikayenin sonunda farklı iki insanın, farklı iki yaşamın tek ortak noktası olan yalnızlık az kelimesiyle bağdaştırılmış. Az kelimesinin aslında çoktan fazla olduğu düşüncesi de okuyucuda hikayenin sonuna doğru oluşmaya başlıyor.
           Kitabı okurken insan ister istemez ayrıntılara takılıyor, parça parça olan ayrıntılar arasında bir bağlantı kurmaya çalışıyor. Buda kitabın akışını güçlendirmiş ve okuyucunun sürekli aktif olmasını sağlamış. Kitabın sonlarına yaklaşıldığında parçaların yavaş yavaş birleşmesiyle bir sonraki olayın sonucunu kafamızda tasarlar hale gelebiliyoruz. Bunların olması kitabın akışı ve kalitesinin düşmemesi için çok önemli şeyler. Kitapta Derdâ’nın ve Derda’nın yazdığı mektuplar kendimizi olayın içinde iyice hissetmemizi sağlamış. Kitapta Oğuz Ataygibi büyük bir yazarımızdan da söz edilmesi onu unutmak noktasına gelen bazı insanların hatırlaması veya okumayanların okuması için güzel bir ayrıntı olmuş. Çünkü yalnızlıkla ilgili çok önemli kitaplardan biri Tutunamayanlar’dır.
           Kitabı vaktim olsa bir günde bile bitirebilirdim fakat vaktimin olmadığından iki günde bitirdim. İki gün kitap  okumak için kısa bir süre belki. Çünkü bazı kitapları istesek de bu kadar kısa sürede okuyamıyoruz. Bir yerinde tıkanıyoruz. ‘‘Az’’ ın diğerlerinden farkı biraz da burada yatıyor. Kurgusunun iyi kurulmuş olması, okuyucunun aktif olması, kitabı elimizden düşüremememizi sağlamış.
            Sonuç olarak kitap okumaya değer mi? Sorusuna vereceğim yanıt kesinlikle evet olacaktır. Okuyan insanlara gerçekten çok şey katacağını düşündüğüm bir kitap. Yer altı edebiyatını sevdirecek bir kitap . Hakan Günday’ı anlamamızı sağlayacak bir kitap. Eminim ki bu kitabı okuyan insanlar Hakan Günday’ın diğer kitaplarını da okumak isteyeceklerdir. Ben ‘‘Piç’’ ve ‘‘Kinyas ve Kayra’’ yı okudum. Bunun sonucunda kitapçıya gittiğimde kitap almak için kararsız kalmadım. Çünkü aklımda ilk kitap kuşkusuz ‘‘Az’’dı. Sonuç olarak bu hikayenin finalini özetleyen en güzel sözler Derdâ’nın mektubundaki sözlerdir;
Seni az tanıyorum..Az. Sende fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında kocaman bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Söylemek isteyip de yazamadığımız sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her şeyi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuşlar gibiler. Senin ve benim gibi.

6 yorum:

  1. bu gece yarısı bitirdim bende.. araştırma yaparken rastladım yazınıza, bence çok net dille özetlemişsiniz nacizane beğendim söylemeden de geçmiyim dedim.. iyi okumalar ve yazmalar..

    YanıtlaSil
  2. teşekkür ederim düşüncelerin için, beğenilmesi hoşuma gitti.

    YanıtlaSil
  3. Hakan Günday'ın "PİÇ" adlı romanını okuyup bitirdiğimde, Hakan adlı karakterin en son sayfa da koluna yaptırdığı dövmeyi, bileğime yaptırdım.. bugun "Az" kitabını aldım. birazdan başlayacağım ve rast gele senin yazını okudum. Çok güzel dile getirmişsin..

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim yorumun için. Az'ıda beğeneceğini düşünüyorum. Elimden geldiği kadar anlatmaya çalıştım.

    YanıtlaSil
  5. sayfanıza eksi yorumlarında gezinirken rastladım,kitap hakkında gayet duru ve anlasılabilir bir yazı yazdıgınız icin oncelikle -bir hakan gunday asıgı olarak- tesekkur etmek isterim.tum HG kitaplarında oldugu gibi bunu da ne olur allahım bitmesin diyerek okudum.ben genel olarak HG kitaplarında kurguya takılmayanlardanım.aslında onun,herkesin bildigi herhangi bir kelimeyi bile ok yaparak beynime fırlatması beni benden alan.ama bu kitap da digerlerinde olmayan bir seyler var sanki.butun tasların yerine oturmus olması okuyucunun kafasında hic bir soru isareti kalmaması gibi.bunu kimileri fazla kastırılmıs gibi yorumlayabilir , ama benim gibi- duz mantık insanlar-kitabın sonunda tam bir duygu bosalması yasayacaktır eminim.su an elimde kitapta da sık sık bahsi gecen tutunamayanlar var, sırf belki onu biraz daha iyi anlayabilirim umuduyla okumaya calısıyorum.ayrıca daha once farklı bir yazarı kitabında bu kadar yucelten baska bir turkce roman okumamıstım.kısacası hakan gundayı AZ seviyorum, cok AZ.

    YanıtlaSil
  6. Teşekkür ederim yazımı beğendiğiniz için. Bende hg kitablarını severim Az da gerçekten hoşuma gitti. Kitap hakkındaki görüşlerinize katılıyorum ve eklemek istediğim birşey var. Bence HG'ın farkı insanların beklediği şeyi yazmak değil kendi istediğini kitaplarına yansıtmak. HG hayranı olan belli bir kitle vardı şimdi daha da sayısı artıyor. Popülerliğinin artması inşallah kitaplarına yansıttıklarını değiştirmez. Yine insanların beklediğini değil kendi istediğini yazmaya devam eder.

    YanıtlaSil